Kriz yönetimi, kurumların kaderini değiştiriyor

Krizlerin olağanüstü durumlar olarak değerlendirildiğini ve kurumların normal işleyişinin aksamasına neden olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Pınar Aslan, “Kriz sebepleri öngörülebilir ve öngörülemez olarak ikiye ayrılıyor. Öngörülebilir kriz sebeplerini saptayan bir kurum, proaktif kriz yönetimi anlayışını benimseyerek bu olası krizleri engelleyebilir. Öte yandan, her kurumun öngörülemez krizler yaşama ihtimali de vardır ve özellikle günümüz iletişim teknolojilerinin getirdiği hız, krizlerin patlama ve yayılma hızını artırdığı için her kurumun bu tür krizler yaşayabileceğini söylemek mümkün.” dedi.

Kriz durumunda yapılması gerekenler listesinin ilk sırasında şeffaflığın yer alması gerektiğini belirten Doç. Dr. Pınar Aslan, sözlerine şöyle devam etti:

“Kriz anları doğrunun daha da önem kazandığı zamanlardır. Özellikle de günümüz iletişim ortamları göz önünde bulundurulduğunda dezenformasyon ve bilgi boşluğu gibi riskli ortamlardan kaçınmak isteyen bir kurumun kendine yapabileceği en büyük iyiliğin krizin varlığını kabul etmesi ve ne olursa olsun doğruyu söylemekten vazgeçmemesi olduğu anlaşılacaktır. İtibar yönetimi çerçevesinde düşünüldüğünde de kriz anlarında doğruyu söylemeyi seçerek itibara da olumlu katkı yapıldığı, bu sayede en azından minimum hasarla krizden çıkmanın mümkün olduğu unutulmamalı. Kriz anlarında doğru bilginin aktarılması ve şeffaflık sürecinde süreklilik ilkesinin dikkate alınması da büyük önem taşıyor. Hedef kitlenin açıklama ve bilgi akışı beklentisi boşa çıkarılmamalı, ‘En doğru bilgiyi en hızlı şekilde bizden alabilirsiniz’ mesajına ters düşecek davranışlardan kaçınılmalı. Bu sayede hedef kitle, alternatif bir bilgi kaynağı arayışına girme ihtiyacı duymayacaktır.”

Doç. Dr. Pınar Aslan, “Strateji belirlemeden kriz yönetimi sürecini başlatmak sık yapılan bir hatadır. Birçok kurum, kriz anında hazırlıksız yakalanmanın verdiği endişeyle düşünmeden harekete geçiyor ve bu da krizin daha da büyümesine neden oluyor. Strateji belirlemek krizi yönetmeyi kolaylaştırıyor. Kriz anında ne olduğunu anlamaya, doğru bilgiye ulaşmaya çalışan kurumun samimiyetle ‘Biz de ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz ve araştırıyoruz’ temalı bir mesaj vermesi bile yeterli olacaktır. Bunun yanında hızla eyleme geçilmesi önemlidir.” ifadelerini kullandı.

Kriz anlarında dikkat edilmesi gereken en önemli paydaşın kurum çalışanları olduğunun altını çizen Doç. Dr. Pınar Aslan, “Kriz anları iç iletişimin stratejik bir önem kazandığı zamanlardır. Çalışanların herkesten önce bilgilendirilmesi krizin kontrol altına alınabilmesini kolaylaştıracaktır. Günümüzde yaşanan krizleri düşündüğümüzde özellikle de sosyal medyaya sızan videolarda çalışanların olası payının unutulmaması gerekiyor. Doğru bilgilendirilmiş, çalıştığı kuruma güvenen bir çalışan kurumun elçisi olarak önemli bir temsiliyet sağlar ve kriz yönetimi sürecine artı değer katar.” diye konuştu.

Doç. Dr. Pınar Aslan, kriz durumunda bir diğer önemli aşamanın hedef kitlenin bilgilendirilmesi olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı: “Şeffaflık, süreklilik ve samimiyet hedef kitlenin bilgilendirilmesi sürecinde asla unutulmaması gereken konulardır. Krizler her kurumun karşılaşabileceği olağanüstü durumlardır ve kurumların kaderini değiştiren krizin kendisi değil kriz yönetimi sürecidir. Özellikle hedef kitlenin erişim sağladığı tüm kanallardan bilgilendirilmesi büyük önem taşıyor. İç ve dış hedef kitlesiyle güvene dayalı ve şeffaf bir ilişki kurmayı başarmış bir kurum kriz anlarından minimum hasarla çıkabilecekken itibar yönetimini de başarıyla devam ettirme fırsatı yakalayacaktır.”


Hibya Haber Ajansı